NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
يَعْقُوبُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
حَدَّثَنَا
أَبِي عَنْ
ابْنِ
إِسْحَقَ
حَدَّثَنِي
نُوحُ بْنُ
حَكِيمٍ
الثَّقَفِيُّ
وَكَانَ
قَارِئًا
لِلْقُرْآنِ
عَنْ رَجُلٍ مِنْ
بَنِي
عُرْوَةَ
بْنِ
مَسْعُودٍ
يُقَالُ لَهُ
دَاوُدُ قَدْ
وَلَّدَتْهُ
أُمُّ حَبِيبَةَ
بِنْتُ أَبِي
سُفْيَانَ
زَوْجُ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنَّ لَيْلَى
بِنْتَ
قَانِفٍ
الثَّقَفِيَّةَ
قَالَتْ كُنْتُ
فِيمَنْ
غَسَّلَ
أُمَّ
كُلْثُومٍ بِنْتَ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عِنْدَ
وَفَاتِهَا
فَكَانَ
أَوَّلُ مَا
أَعْطَانَا
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
الْحِقَاءَ
ثُمَّ الدِّرْعَ
ثُمَّ
الْخِمَارَ
ثُمَّ
الْمِلْحَفَةَ
ثُمَّ
أُدْرِجَتْ
بَعْدُ فِي
الثَّوْبِ
الْآخَرِ
قَالَتْ
وَرَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
جَالِسٌ عِنْدَ
الْبَابِ
مَعَهُ
كَفَنُهَا
يُنَاوِلُنَاهَا
ثَوْبًا ثَوْبًا
Leyla Kanif es-Sekafi dedi
ki:
"Rasûlullah
(s.a.v.)'in kızı Ümmü Gülsüm vefat ettiği zaman, onu yıkayan kadının yanında
ben de vardım. Rasûlullah (s.a.v.)'ın bize verdiği ilk (kefenlik) peştemal,
sonra gömlek, sonra başörtüsü sonra dâ çarşaf oldu. (Hz. Ümmü Gülsüm) Bu
elbiselerden sonra başka bir elbisenin içine daha sarıldı. (Biz Hz.. Ümmü
Gülsüm'ü yıkarken) Rasûlullah (s.a.v.) yanında (Hz. Ümmü Gülsüm'ün) kefeni
olduğu halde, kapının yanında oturuyordu. Ve onları bize parça parça veriyordu.
İzah:
Ahmed b. Hanbel VI,
380.
1. Her ne kadar burada
Hz. Nebiin vefat ettiğinden bahsedilen kızının Ümmü Gülsüm olduğu anlatılıyorsa
da 3142 nolu hadisin şerhinde açıkladığımız gibi, Hz. Nebiin burada söz konusu
edilen kızı Hz. Ümmü Gülsüm değil, Hz. Zeynep'tir. Bu hadis-i şerif kadının
kefenini izar, gömlek, baş örtüsü, milhafe ve düre ta'bir edilen iki sargıdan
ibaret olmak üzere, beş kat halinde hazırlamanın müstehab olduğuna delalet
etmektedir. Nitekim Hanbeliler ile Şafiîler bu görüştedirler. Bilindiği gibi
sargıların tüm vücudu örtecek büyüklükte olması gerekir.
2. Mâlikilere göre ise,
kadın için müstehab olan kefen izar, gömlek, başörtüsü ve dört sargı olmak
üzere yedi parçadan meydana gelmir.
Maliki ulemasına göre, hadis-i
şerifte geçen kefenle ilgili sayılar kayıtlayıcı ve sınırlandırıcı bir manâ
ifade etmemekte, sadece kadının kefeni meselesinde adet bakımından bir
genişlik bulunduğunu ve dolayısıyla hadiste sayılan kefenlerden daha fazla
kefen kullanmanın caiz olduğunu ifade etmektedir.
3. Hanefiiere göre
kadın için sünnet olan kefen yensiz, yakasız, dikişsiz bir gömlek, tepeden
tırnağa bütün cesedi saran bir izar (don). İzardan daha uzun olan alt ve üst
kısımlarından bağlanan bir sargı, baş örtüsü ve göğüs örtüsü olmak üzere beş
parçadan meydana gelir. Bu suretle Hanefi alimleri mevzumuzu teşkil eden hadise
uygun olarak kadının sünnet olan kefenini beş adet olarak belirlemişlerdir.
Ancak iki lifâfenin birinin başa diğerinin de göğüse ait olduğunu söylemişlerdir.
Bu meseleyi şu şekilde
özetleyebiliriz:
1. Cenazeyi kefenlemek
meşrudur.
2. Bütün bedeni örten
bir kefenden fazla kefen kullanmanın cazi olduğunda ittifak olduğu gibi,
birden fazla kefen kullanmanın vacib olduğunu iddia eden bir ilim adamı da
yoktur.
3. Kadınlar için
müstehab olan kefen sayısının beş veya yedi, erkekler için de üç veya beş adet
olabileceğine dâir görüşler vardır.
imam Nevevî'ye göre,
ölünün kefeni kendi malından temin edilir. Eğer kendi malı yoksa, nafakası
kimin üzerine düşüyorsa kefen o kimsenin malından temin edilir. Eğer o
kimsenin de malı yoksa, hazineden temin edilir. Hazinede de yeterli mal yoksa,
bu kefeni temin etmek bütün müslamanlara farz olur. Bu durumda devlet başkanı
bu masrafı müslümanların zenginlerine dağıtarak onlardan te'min eder.
Ancak Hanefi
imamlarından Ebû Yusuf (r.a) kadının malı olsa bile onun kefeninin kocasının
malından te'min edileceğini söylemiştir.